Yazılarım
Koyun Adaları

Bunaltarak değil, kavurarak geçiyor!


Meteorolojik bakımdan, nem oranının da artması ile tüm ülkede yaşam çekilmez bir hal aldı.
Tabii, bir de trafik keşmekeşi eklenince İstanbul'da yaşayan yurttaşlarımızın hali perişanlık.


Meteorolojik koşulların dışında, siyasi hava daha da kavurucu.


Ama bu günlük sizleri bu kavurucu havadan uzaklaştırıp, geçen hafta ziyaret ettiğim çok da turistik olmayan, Ege'nin bir adasına götürmek istiyorum.


Koyun Adaları.


Sakız adasının hemen Kuzey doğusunda, bizim Karaburun yarımadasının uzantısı, 800 kişinin yaşadığı bir ada.


Yunanistan'ın önde gelen pek çok armatörü bu Koyun Adalarından çıkmış.


Bunu öğrenince içimden bravo dedim...
Bu armatörler, o adada yapacak bir iş bulamayınca, genlerine işlemiş denizcilik ile armatör olup, küresel rekabette öne çıkabilmişler.


Yunanlılar, Koyun adalarını "Nisis İnnussai" diye adlandırıyorlar.


Ada’da çok güzel evler yaptırmışlar. Ama çoğu kapalı duruyor. Anlaşılan çok az geliyorlar.
Eh, hak vermemek mümkün değil, zira bu ada bizim burnumuzun dibinde.
Çeşme’de yaşadığım yerden çıplak gözle bakınca bile gece ışıkları görülüyor.
Haliyle Atina'ya da çok uzak.


Bir denizcilik okulu var. Ada’da yaşayanların yarısı bu okulun öğrencisi yada görevlisi.
"Eski gümrük binası"da nefis Ege yemekleri yapan güzel, pırıl pırıl bir lokantaya dönüştürülmüş.
Fiyatlar, kişi başına 20 Avro, "Ouzo" dahil!!!
Çeşme'nin yarı fiyatından az!


Deniz pırıl pırıl...


Bir şey dikkatimi çekti; 800 nüfuslu adada, 28 kilise var...
Kilise başına 30 kişiden az düşüyor.
Hepside, çok görkemli ve bakımlı. Zengin, hayırsever Yunanlı armatörler yaptırmış.
Lokanta’nın sahibine sordum, "biraz fazla değil mi?", diye...
Yanıt ilginçti; "Laundry" (Çamaşırhane) dedi.


Anlayamadım, ne demek istediğini sordum; "Vicdanlarını böyle temizliyorlar", dedi.


Pazar sabahı 7'de, 28 kiliseden yükselen ilahiler ve çan sesleri ile ne oluyor diye fırladım.
Meğer, Pazar ayini’ne çağrı başlamış. Biz adadan ayrılana kadar tüm kiliselerden, devamlı dualar yükseldi.
Tabii duaları ben anlayamadım.
Öğrendim ki, anadillerinden, yani Rumca imiş.
Bizim Camilerimizden de keşke anlayabileceğimiz bir şekilde dualar yükselse, diye düşünmeden yapamadım.


Anlatmaya çalıştığım bu güzel Ege adalarının bizim için çok daha önemli bir yönü var.


1090 yılının Mayıs ayı başında, İzmir'den Ege'ye açılan ÇAKA BEY komutasındaki deniz gücü, Bizans İmparatorluğuna bağlı Sakız Adasını işgal ettikten sonra Koyun Adaları açıklarında, Niketa Kastamonita komutasındaki Bizans donanması ile karşı karşıya gelir. Çaka bey, Türk donanmasını Bizans donanmasına rampa ederek gemileri birbirine kenetler ve karşısındakini yok etmek üzere bir savaşa girer.
Kanlı boğuşma gece yarısına kadar sürer ve Çaka Bey'in zaferi ile sonuçlanan ilk Türk deniz zaferi olarak tarihe geçer.


19 Mayıs 1090 tarihli bu zaferin üzerinden 1000 yıla yakın süre geçti.


Biz; Çaka Bey'lerden başlayarak, pek çok değerli, kahraman, fedakar Türk büyüğü sayesinde 1000 yıldır, bu güzel ülkede yaşıyoruz.
Kıymetini bilmeli, sahip çıkıp, korumalıyız.


Sakız Adasından Çeşme'ye gelirken, çok uzaklardan ve her taraftan görülen Çaka bey anıtına daha bir farklı baktım.
Ruhu şad olsun!

 


Kaynak URL (26.07.2012 - 13:09 tarihinde yazdırıldı): http://www.ulus923.com/koyun-adalari-50965n.htm