Rahmetli babamdan duyardım bu sözü çocukluğumda...
Dün akşam Fenerbahçe - Galatasaray maçını izlerken aklıma geldi yine...
Dün akşamı en iyi özetleyebilecek iki kelime...
Maç sonrası olaylar tam ifrat, maç ise tam bir tefrit durumu idi...
Ben, Beşiktaş'lıyım.
Kulüp üyesiyim. Kongrelere, İstanbul'da isem katılırım, oyumu kullanırım. Özellikle futbol takımının maçlarını izlemeye çalışırım.
Hiç bir zaman fanatik olmadım. Etrafımda gördüğüm pek çok insan gibi futbol için sinirlenmem, kimse ile kavga filan etmem...
Tüm bunları dün akşamı değerlendirirken taraf olmadığımı anlatmak için ortaya koyuyorum.
Futbol bir gol oyunu.
İstediğiniz kadar güzel bir oyun sergileyin, gol yoksa keyfi olmuyor...
Anlıyorum, final derbisi ama bu kadar da tatsız bir maç olmayabilirdi.
Galatasaray-Fenerbahçe maçı, tam bir tefrit, yani normal olarak olması lazım gelenden az kalitede, bir maç idi.
Galatasaray, beraberlik kendisine yettiği için, beraberlik için çıktı...
Fenerbahçe ise her zaman ki gibi, gergin agresif bir takım olarak çıktı.
Tüm bir sezon yaşadığı sıkıntılar üstüne şampiyonluğu kaybetti, haklı olarak üzüldü.
Ama maç sonrası, ev sahibi taraftarların yaptıkları, olması gereken kızgınlıktan, üzüntüden, gerginlikten çok fazlası yani, ifrattı.
Stadın içindeki sahneler; seyircinin sahaya inmesi, stadın parçalanması, yakılması, oyuncuların güvenliğinin sağlanamaması, göz yaşartıcı bombalar...
Stad dışındaki ise tam anlamı ile anarşi; iki polis aracının devrilip yakılması, havaya ateş açılması, polisin camiye sığınmak zorunda kalması ve benzeri olaylar...
İzah ve kabul edilebilir şeyler değil.
En son ifrat da kupa töreni krizi oldu...
Maç bittikten üç saat sonra, kriz Rize’de bulunan Başbakan tarafından çözüldü!
Yani iki kulüp başkanı aralarında çözememiş, Futbol Federasyonu Başkanı çözememiş, Spor Bakanı çözememiş, ve konu Başbakan tarafından çözülmüş...
Pes!
O zaman bu zevata ne gerek var?
Tüm bu olup bitenler ve genel olarak bu durum nasıl ortaya çıkıyor?
Şampiyon takımın taraftarlarının sevinmek dışında elde edeceği herhangi bir şey, var da ondan mı?
İçinde hiç bir katkısı, emeği, alın teri olmadan insanlarımız nasıl oluyor da bu kadar yandaş ya da karşıt olabiliyorlar?
Ya da üzülüp, sevinebiliyorlar?
Bu ilgilerini, acaba yarın hayatlarını doğrudan etkileyecek yerel ve genel seçimlerde de yoğunlaştırabiliyorlar mı?
Yaşamlarını doğrudan etkileyecek, siyasi partilerin iç işleyişlerini futbol kulübülerinin ki kadar biliyorlar mı?
Siyasi partilerin gösterdikleri adayları, futbolcular kadar tanıyorlar mı?
Korkarım çoğumuz için bu soruların yanıtları “hayır”dır.
Onlar sevinmek için, izlemekten ve boş konuşmaktan başka hiç bir şey yapmak istemiyorlar!
Hele emek vermek alın teri dökmek lügatlarında yok!
O zaman aklıma, Portekiz'in Salazar diktatörlüğü döneminden kalan 3F formülü geliyor!
Fado (arabesk müzik), Fiesta(eğlence), Futbol...
Faşist ve diktatatör rejimlerin meşhur halkı uyuşturma formülü!
Herkes bu işlerle meşgulken, birileri isteklerini kolayca, çaktırmadan yerine getiriyor!
Galatasaray'ı Şampiyonlukları için, Fenerbahçe'yi de tek puan farkla kaybettikleri şampiyonluk, ve onurlu ikincilikleri için kutluyorum.
Gelecek yıl da inşallah, bizim takım artık bir şampiyon olur diyorum...
Kaynak URL (13.05.2012 - 20:51 tarihinde yazdırıldı): http://www.ulus923.com/sampiyon-galatasaray-46674n.htm