1970’lerin başlarında Nilüfer'in çok popüler olan bir şarkısı vardı;
"Dünya dönüyor sen ne dersen de,
Yıllar geçiyor fark etmesen de…"
Bilmem bu şarkıyı hatırlar mısınız,ya da yaşı müsait olmayanlar bilir misiniz?
(Dinlemek isteyenler için;http://youtu.be/D-YF6Cs2deE)
O zamanlar çok farkında olmasak ta, kırk yıl sonra artık çok iyi biliyoruz ki;
Dünya döndükçe fark etmesek de her şey birbirine bağlı olarak değişiyor.
Değişmeyen tek şey değişimin kendisi!
1970’lerin başında bizler Nilüfer'in bu şarkısını dinlerken, ham petrolün varil başına fiyatı 1,26 dolardan, 1974’te 9,40 dolara ve 1979’da da 24 dolara çıktı. Dünya aynı hızla dönse de değişim çok hızlı oldu.
Tüm batı ekonomileri, doğal olarak siyasal örgütlenmeleri de ciddi sorunlar ve krizler yaşadılar.
Suudi Petrol Bakanı Zeki Yamani’nin yönettiği OPEC’in (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü), Aralık 1973’teki ham petrol fiyatlarını 5,12 dolardan 11,65 dolara çekme kararını Kissinger;“Bu yüzyılın tarihte yaşadığı en önemli olaylardan birisi” şeklinde tarif etmişti. Kissinger gerçekten de haklıydı. Öyle ki 1973 kararından tam 48 saat sonra Amerika, Kanada, Batı Avrupa ve Japonya’nın petrol faturalarına toplam 40 milyar dolarlık ek bir yük gelmişti.
Sonrasını ayrıntılı yazmayacağım ama petrolün varil başına fiyatının 100 doları aştığına zaten dünya yakın geçmişte şahit oldu, yaşadı.
Geçtiğimiz Haziran'da 115 dolar/varilden, bu günlerde 85 dolar dolaylarına geriledi.
Yani 1970’lerin tersine doğru bir gidiş var.
Demek ki, pek yakında yeni bir durum ile yeniden karşı karşıya kalacağız.
Bu durumun iktisadi nedenleri bir ölçüye kadar mutlaka var. Örneğin kaya gazı gibi yeni enerji kaynaklarının çeşitli ülkelerde ve başta Amerika'da devreye girmesi veya yoğun enerji gereksinimi içinde olan Çin'in kalkınma hızındaki düşüş ya da Avrupa ekonomilerindeki durgunluk gibi sebepler mutlaka bu durumu doğrudan tetikleyen unsurlar ın arasında.
Geçen hafta Pulitzer ödüllü ünlü gazeteci Thomas Friedman NewYork Times'da ki köşesinde konuya değişik bir boyut getiren bir yazı yazdı.
Friedman’a göre küresel bir petrol savaşı vardı ve bir tarafta ABD ve Suudi Arabistan, diğer tarafta ise Rusya ve İran yer alıyordu.
Bu noktada biraz geçmişi hatırlamak gerek. 1985 yılında Suudi Arabistan petrol üretimini inanılmaz boyutta, günde 2 milyon varilden günde 10 milyon varile yükseltmiş ve bunun sonucu olarak petrol fiyatı varil başına 32 dolardan 10 dolara düşmüştü.
Çok sıkışan Rusya 5 dolara bile petrol satarak döviz krizine girmemeye çalışsa da petrol felaketi Sovyetler Birliği’nin çöküşünün temel unsurlarından biri olmuştu.
Altı ay içinde petrol üretimi dört misline çıkarken, Sovyetler Birliği yıllık 20 milyar dolar civarında bir kayba uğramıştı.
10 dolar fiyatından sadece Suudi Arabistan kazanmaya devam ediyordu.
Friedman bugün Moskova ve Tahran’ın çökmeyeceğinin altını çiziyor, ama hırpalanacaklarını da vurguluyor. Petrol fiyatları 70 doların altına düşerse ABD’deki bazı üreticilerin de devreden çıkacağını, ama esas darbe yiyecek olanların, kamu gelirlerinin yüzde 60 kadarı petrolden gelen İran ve kamu gelirlerinin yarısı petrolden olan Rusya ve de örneğin dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip olan ama zaten epeydir döviz krizi yaşamakta olan Venezuela gibi ülkelerin olacağını ekliyor. Ayrıca Libya, Irak, Nijerya ve Suriye bugün kargaşa içinde. Petrol üretimlerini ancak yavaş yavaş artırabiliyorlar.
Tabii on yıl evvel böyle bir durum olsa petrol fiyatı fırlardı. Ama Suudi Arabistan fiyatı değiştirmek peşinde koşmuyor, kendi piyasa payını oldukça sabit tutmak peşinde ve üretimi kısmıyor, tersine artırıyor ve ABD’yi de mutlu etmeye çalışıyor deniyor.
Sonuçta büyümesi yavaşlayan bir küresel ekonomi ortamında talep düşerken, arz da kasten kısılmayınca, fiyat düşüyor.
Pravda da bu durumu daha 2014 yılı nisan ayının başında, “ABD, Suudi Arabistan kanalı ile Rusya ekonomisini felakete sürükleyerek Kırım ve Ukrayna’nın intikamını alıyor!” şeklinde yorumlar getirdi.
Bakalım, 20. ve 21. Yüzyıl'ın başlarının en önemli siyasi ve iktisadi unsuru petrol bu durumunu daha ne kadar sürdürebilecek. Yakın gelecekte tahtı sallanmayacak herhalde, ama eski gücünü yitireceği muhakkak!
Petrol de artık Nilüfer'in şarkısındaki;
"Değişmiş gördüm bu defa seni
Dertler yıpratmış o şen sesini
Gülen gözlerin gülemez olmuş
Güzel yüzüne çizgiler dolmuş"
evresine geçmiş gibi görünüyor...
Bunun Türkiye'ye nasıl yansıyacağını karar vericilerin iyi hesaplaması gerekli.
Tabii, ilkesizce, sağdan soldan gelen baskılar sonucu her gün değişen kararlarla yönetmekte oldukları siyasetten fırsat bulabilirlerse…
21.10.2014