Yazılarım
Su'dan sorunlar

5nci’si Mart 2009’da İstanbul'da toplanmıştı. Bu tip forumlarda, adet olduğu üzre, pek çok bilimsel araştırma sunulup, durum saptaması yapılıp, somut bir sonuç elde edilemez. Bu kez de farklı olmadı...


Birleşmiş Milletlerin 1993 yılında aldığı bir kararla, her yıl 22 Mart günü ''Dünya Su Günü'' olarak kutlanmakta. Pek çok kurum ve kuruluşun dağınık bir şekilde yürütmekte oldukları su politikalarını tek elde toplamak amacı ile 1996 yılında kurulan Dünya Su Konseyi, 1997’den beri her üç yılda bir Dünya Su Forumunu toplamaktadır.


Susuz bir yaşam olanaklı değildir. Her tür canlının su gereksinimi vardır. Suyun mala dönüştürülüp iktisadın konusu haline dönüştürülmesi, piyasanın eline bırakılması yanlıştır. Birleşmiş Milletler’in, tıpkı beslenme gibi bir insan hakkı olarak tanımladığı temiz, sağlıklı, yeterli içme suyunun milyonlarca yoksul, aç ve susuza ulaştırılması için acilen somut adımlar atılması gereklidir.


2010 yılı sonunda dünya nüfusunun yüzde 89’unu oluşturan 6.1 milyon insan, içilebilir temiz sudan yoksundur. Sorun, 2050’de 9 milyara ulaşması beklenen dünya nüfusunun sağlıklı içme suyuna, şimdiden önlem alınmazsa, nasıl ulaşacağıdır.


Sorunun bir başka boyutu ise; ülkelerin yüzde 15’inin su kaynağının, yüzde 50 oranında komşu ülkelerden gelen suya bağlı olmasıdır...


Giderek çoğalan nüfus artışı, hızlı şehirleşme ve sanayileşmenin yol açtığı su ihtiyacı ve iklim değişikliği, su sıkıntısının gelecek 20-25 yıl içerisinde Orta Doğu dahil bazı bölgelerde su krizine dönüşmesi ihtimalinii ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle, ikamesi mümkün olmayan bu doğal kaynağın, 21. yüzyılın stratejik kaynaklarından biri olacağı genel kabul görmektedir.


Türkiye sanılanın aksine, su sıkıntısı olan bir ülkedir. Su zengini bir ülkede kişi başına yıllık su tüketiminin ortalama 10 bin metreküp olarak kabul edildiğini, Türkiye'de ise bu miktarın 1830 metreküp civarında olduğunu burada not etmek gerekir.


Dünya’nın toplam su kaynaklarının yüzde 97.5’i okyanuslardaki tuzlu sudan oluşmaktadır. Tatlı su kaynaklarının toplam içindeki payı yalnızca yüzde 2.5’dir. Bu yüzde 2.5’lik kesimin yüzde 68.7’si buzullarda bulunmakta olup kolaylıkla kullanılabilir hatta ulaşılabilir konumda değildir. Gezegenin toplam su stoklarının ancak yüzde 1’i hemen kullanılabilir durumdaki tatlı sulardan oluşmaktadır. Ancak bunun da önemli bir kısmı sağlık açısından hemen kullanmaya uygun olmadığı tespit edilmiştir. UNICEF’in saptamalarına göre, gelişmekte olan ülkelerin nüfusunun yüzde 37’si, dünya nüfusunun ise yüzde 20’si temiz (mikropsuz, zehirsiz) su kaynaklarından yoksun bulunmaktadır.


İşte bu nedenlerden dolayı, ABD güvenlik ve istihbarat kurumları, geçen yıl su güvenliğini araştıran raporlar üretmeye başladılar.


Küresel Su Güvenliği (Global Water Security, Intelligence Community Assessment) raporu, 2040’a kadar uzanan bir dönemi kapsamakta. Rapor, bu dönemde su kıtlığı sorununun beş alanda güvenlik riskine dönüşebileceğini saptıyor.


Saptanan riskler:


A) Yoksulluk, toplumsal gerginlikler, çevre koşullarında aşınma, yetersiz siyasi liderlikler, zayıf siyasi kurumlar gibi etkenlerle birleşerek, devletlerin çökmesine yol açabilir.
B) Devletler ellerindeki su kaynaklarını, diğer devletlere baskı yapmakta kullanabilir, teröristler stratejik bölgelerde su altyapılarını hedef alabilir.
C) Bazı tarım bölgelerinde toprak altı su kaynakları - kötü yönetimden dolayı - tükenerek ulusal ve küresel gıda piyasalarına yönelik risklere yol açabilir.
D) Bugünle 2040 arasında, su kıtlığı ve çevre kirlenmesi sorunları ABD’nin önemli ticari ortaklarının ekonomik performanslarına zarar verebilir.
E) 2040’a kadar, iyileştirilmiş su yönetimi, suyla ilgili tarım, enerji, su arıtma sektörlerine yapılacak yatırımlar en iyi çözüm yolları olacaktır.


Bu saptamaların ışığında rapor, 10 ülkeyi kapsayan Nil Nehri havzasını, Türkiye, Suriye ve Irak’tan geçen Dicle-Fırat nehirlerini, İsrail Filistin sorunu bağlamında Ürdün nehrini, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Tibet’i etkileyen İndus havzasını; ABD ulusal çıkarları açısından en kritik bölgeler olarak saptamıştır.


Bu rapordan anlaşılan devletlerin , başta ABD olmak üzere, BM’nin insan hakkı olarak tanımladığı temiz, yeterli, sağlıklı suyu yoksul, aç ve susuz insanlara ulaştırmak yerine, stratejik bir silah olarak kullanacağıdır.


Su her bağlamda çok büyük bir önem arz etmekte..

 


Kaynak URL (27.03.2012 - 10:34 tarihinde yazdırıldı): http://www.ulus923.com/sudan-sorunlar-43477n.htm