Yazılarım
Merhabalar

Eski bir girişimci iş adamı ve siyasi parti yöneticisiyim.


Kimi dostlarım 40 yılı aşan deneyimlerimden yararlanarak güncel konuları yorumlamam, yazmam için beni yüreklendiriyorlardı; ben de denemeye karar verdim.


Kusurum olursa affola…


Gerek iş gerekse siyasi yaşam; dünyayı ve gelişmeleri iyi izlemeyen, iyi okuyup doğru yorumları yapamayanları acımasızca tasfiye ediyor. Hayatın temel ilkesi "değişim". Değişim ile ilgili meşhur "Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir!" sözünü hiç unutmamak gerekiyor.


Türkiye’yi kuran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının başarılarında ki temel etmenlerden birinin; gelişmeleri iyi izlemiş ve doğru okumuş olmalarından ve gerekli değişimleri zamanında yapmış olmalarından kaynaklandığını unutmamak gerekir.


Son dönemde dünyada ve bölgemizde olağanüstü gelişmeler ve değişimler yaşanmaktadır. Bunları kabaca sıralayacak olursak;


1. Kapitalizm art arda gelen iktisadi krizlerle zorlanmakta ve batı dünyası yeni bir denge kurmaya yada yeni bir düzen oluşturmaya çalışmakla meşgulken,


2. Batıda uygulanan sosyal politikalar nedeniyle meydana gelen refah toplumu, bu refahı ve sosyal politikaları sürdürmekte zorlanmaktadır.


3. Bunların sonucu olarak batı kendi iç sorunlarını çözmek amacı ile özellikle bölgemizdeki yoğun ilgisini azaltırken, elindeki kaynakları kendi iç sorunlarını çözmeye yönlendirmektedir.


Bu durumun Türkiye açısından hem fırsatlar, hem de olağan üstü riskler içerdiği kuşkusuzdur. Riskleri yok edip, fırsatları kazanıma çevirmek için, gerekli değişimler süratle yapılmalıdır.


Eğer Türkiye kendi iç sorunlarını büyük bir hızla çözebilirse; hem kendisi için, hem bölge için, hemde dünya için çok yararlı olacaktır. Atatürk’ün söylediği "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’’, bir anlamda "Yurtta barış, bölgede barış, dünyada barış" haline dönecektir.


Barış; iktisadi kalkınmanın, refahın, sosyal devletin, kısacası insanca yaşamanın temel şartıdır. O zaman öncelikle yapılacak iş, yurttaşlarımız arasında kendini "öteki" olarak algılayanları "tasada ve kıvançta birlikte" olduğumuza ve olacağımıza ikna etmek olmalıdır.


Kuşkusuz geçmişte hatalar olmuştur. Darbeler ve darbecilerin uygulamaları lanetlenmeli ama bu darbelerinde kimler tarafından yaptırıldığı da, kendini "öteki" olarak tanımlayanlar tarafından iyi algılanmalıdır.


Bu aşamada, yani iç sorunların aşılıp Türk’ü, Kürt’ü, Ermeni'si, Sünni’si, Alevi’si kısacası etnik ve inanç bağlamında her yurttaşımızın kardeş olduğu, bin yıldır iç içe yaşadığı ve bundan vazgeçilemeyeceği gerçeği anlaşılır ve buna inanılırsa; dünyada yaşanmakta olan gelişmeler önümüze fırsatlar çıkaracaktır.


Batının boşalttığı alanda Türkiye etkin olabilecektir.


Aksi durum, ciddi bir faciaya yol açar.


Bu kadar önemli gelişmelerin yaşanmakta olduğu şu günlerde acaba yurttaşlarımız, sivil toplum örgütlerimiz, siyasi partilerimiz bu durumun ne kadar ayırdına varmış durumdadırlar?


İktidar partisi AKP, bu iç sorunları aşmakta başarılı olamamıştır. Çok ciddi zikzaklar yapmış, bir gün dediğinin tam tersini bir sonraki gün yapmıştır. Güvenilirliğini kaybetmektedir.


Türkiye Cumhuriyetini kuran CHP’de bu gelişmeler ne kadar izlenmekte, tartışılmaktadır?


Üzüntü ile görmekteyim ki CHP’nin de gündemi bambaşkadır yada en azından topluma yansıması bambaşkadır... Algılama öyledir...


Siyaset tamamen bir algılama, algılatma işidir!

 

Yazımın başında ne demiştim; değişime ayak uyduramayan "acımasızca" tasfiye olur...