Yazılarım
Yitirişimizin 76ncı Yılında Atatürk’e Başka Bir Açıdan Bakış

Hani “Yeni Türkiye”, “Güçlü Türkiye”, “Büyük Türkiye” filan diyorlar ya, aslında bunlar farkında mı bilmiyorum ama bunlar hep Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörüleri, hatta uyguladıkları…

 

Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşunu takip eden yıllarda, öncelikle bir asrı aşan bir süredir halkımızın bir bölümü tarafından arzulanan ve hazırlanan devrimleri ülke içinde tamamladı. Hemen sonrasında, Balkan Antantı ve Sadabat Paktı ile öncelikli olarak güvenlik sağlamakla birlikte iktisadi işbirliğini de güçlendiren arayışlara girişti.

 

Aslında, her iki örgütlenme de Türkiye’nin öncülüğü ve önderliğinde yapılmıştı.

Yani, Türkiye’nin bölgesel güç olma lafları, kimilerinin sandığı gibi son on yılın konusu değildir!

Cumhuriyetin kuruluşunun onuncu yılından itibaren Mustafa Kemal tarafından başlatılmış ve çok önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.

“Komşularla sıfır sorun” da, “Yurtta sulh, cihanda sulh” benzeri bir söylem olmakla birlikte, kifayetsiz ellerde, hesapsız kitapsız uygulamalar ile çökmüştür!

 

Oysa Atatürk, Türkiye’yi günümüzden 70-80 yıl önce bölgesel liderlik, büyük ve güçlü Türkiye yoluna sokmuştu.

İktisadi alanda, bu günlerde çok duyduğumuz “Kendi uçağımız, kendi otomobilimiz, kendi cep telefonumuz” söylemini dinlerken bile Mustafa Kemal Atatürk’ün o dönemde yaptıkları akla geliyor.

Sizinle “kendi uçağımızı” kimin düşünüp yaptığının kısa bir özetini paylaşayım;

O dönem ki, hiçbir şey yok;

Sermaye yok, bilgi yok, en önemlisi girişimci yok!

Bu koşullarda, Cumhuriyet'in ilanından 16 ay sonra 16 Şubat 1925'de Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün emirleriyle "Türk Tayyare Cemiyeti"  kuruldu.

 

Cemiyet'in kuruluş amacı; Türkiye'de havacılık sanayisini kurmak havacılığın askeri, ekonomik, sosyal ve siyasal önemini anlatmak; askeri, sivil, sportif ve turistik havacılığın gelişmesini sağlamak; bütün bunlar için gerekli araç ve gereci hazırlamak; personeli yetiştirmek ve uçan bir Türk gençliği yaratmaktı.

 

Türk Hava Kurumu bu amacını gerçekleştirmek için 23 Nisan 1926'da Türk Havacılığının gereksinimi olan teknik personelin eğitilmesi için "Tayyare Makinist Mektebi"ni hizmete açtı. Aynı yıl Alman Junkers Tayyare Fabrikasıyla işbirliği yaparak "Kayseri Uçak Fabrikası'nı" kurdu. Alman Junkers lisansıyla A-19 ve A-20 uçaklarını üretti ve bu uçakların bakım ve onarımlarını yaptı. Fabrika, 1929 yılında Milli Savunma Bakanlığı'na devredildi.

 

1931 yılında, Pilot Vecihi Hürkuş kendi atölyesinde ürettiği uçakla Ankara'dan havalanarak küçük bir Türkiye turu yapmayı başardı. 1932 yılında Cemiyet'in yurt dışında eğittiği mühendislerden Selahattin Reşit Bey ve ekibi motor ve pervanesi dışında tüm parçaları Türk malı olan ilk ulusal tipteki uçağımızın (MMV-1) prototipini üretti.

Atatürk’ün “İstikbal Göklerdedir” söylemi ile havacılık büyük bir hızla ilerliyordu!

1939-1941 yılları arasında 2nci Dünya Savaşı öncesinde Genelkurmay Başkanlığı'nın da isteğiyle Etimesgut Uçak Fabrikası kuruldu. 1944 yılında üretime başlayan ve çok kapsamlı bir girişim olan Etimesgut Uçak Fabrikası'nda, Magister uçaklarının yanı sıra, THK-1, 3, 4, 7, 9, 13 planörleri ile THK-2, 5 ve 10 tiplerinde eğitim, sağlık ve nakliye uçakları üretildi.

 

Ülkemizde küçük atölyelerin yaptığı motor imalat denemeleri bir tarafa bırakılırsa, ilk motor fabrikasının THK tarafından Gazi Orman Çiftliği'nde (hani şuanda 1001 odalı AK SARAY’ın olduğu yer) kurulduğunu söyleyebiliriz. Bu fabrikanın çalışmaları 1951 yılına kadar sürdü aynı yıl Makina ve Kimya Endüstrisi'ne devredildi.

 

Bu fabrika 1952'de tamamen kapatıldı.

 

Bu günlerde, dünyanın borcunu alıp, gereksiz, üretimsiz yatırımların yapılmasına yol açan politikalar izleyen,  “itibarlı olma” yı 1001 odalı saraylar yaptırıp, gösterişli lüks uçaklar satın alarak elde edebileceğini sananlara; Atatürk’ün yaptıklarına bir daha bakmalarını öneriyorum.

 

Büyük Önderimizi saygı, minnet ve şükran duyguları ile yitirişimizin 76 yılında tekrar anıyorum.

 

10 Kasım 2014