Yazılarım
Tırmanan, Savaş Uçağımızın Düşürülmesi Krizi

Artık hepimiz Fantom diye adlandırılan F-4 uçakların çok eski olduğunu, bu uçakların yakın zaman evvel İsrail'de 800 milyon dolarlık bir anlaşma çerçevesinde modernize edildiğini, söz konusu bu uçağın silahlı olmadığını, Suriye'ye tehdit oluşturmadığını, Suriye karasularını nerede ihlal edip, nerede düşürüldüğü vb. herşeyi biliyoruz.


Uçağın genç iki pilotunun kayıp olduğunu da biliyoruz.
Tüm ulus olarak onların bir an önce sağ, salim bulunmaları için de duacıyız.


Ancak herkes bunun bir Türkiye-Suriye krizi gibi okuyor.
Oysa bana göre öyle değil.


Suriye, arkasında İran, Rusya ve Çin ile; Türkiye, arkasında Nato ile karşılıklı bir el-ense çekme durumu var sanki.


Tabii Nato'nun ne kadar arkamızda olacağı da ciddi bir soru işareti.


Uluslararası sularda Türk bayraklı bir gemi olan Mavi Marmara'ya yapılan baskından sonra Nato'nun tutumu hala akıllarda...


Önümüzde hızla çözülmesi gereken ilk sorun aslında Doğu Akdeniz'in kontrolü.
Özellikle de Doğu Akdeniz'de petrol trafiğinin kontrol edileceği noktalar!
Tabii birde Kıbrıs kıt'a sahanlığındaki petrol kaynakları da unutulmamalı...


Fakat işin temelinde ki esas sorun ise; yeni bir Ortadoğu haritasının çizilmesi...


Etraf askeri üsten geçilmiyor;
Kıbrıs'da İngilizler,
Suriye'nin Tartus limanında Ruslar,
İncirlikte Amerikalılar
ve nihayetinde Diyarbakır'da da biz, Türkler.


Bu tablo da Doğu Akdeniz her an patlamaya hazır bir barut fıçısı gibi gözükmekte.


Biz önce ulusal çıkarlarımızı göz önüne alarak hareket etmek durumundayız.


Herşeyden önce; askeri uçağımızın düşürülmesi karşısında, soğuk kanlı bir tutum sergileyerek doğru bir şey yaptık.
Ayrıca bu kriz, iktidar ve muhalefeti bundan sonraki davranışlar için aynı noktada buluşturdu, "Milli Birliğin" sağlanacağı memnuniyetle görülüyor.
Bunlar artılar.


Ama son on yılda;
Kuzey Irak'da askerlerimizin başına çuval geçirilmesi,
İsrail açıklarında, uluslararası sularda, Mavi Marmara gemisine yapılan baskın ve öldürülen 9 yurttaşımız,
Şimdi ise Suriye'nin düşürdüğü askeri uçağımız.
Bu olaylar nedeniyle üç kere aşağılayıcı durumla karşılaşan Türkiye, bu şekilde büyük devlet, lider devlet olamaz!


Çıkarlarımız ve güvenliğimiz ne gerektiriyorsa onu yapmak durumundayız.


Önce "yapanın yanına kar kalır" söyleminin Türkiye için geçerli olmadığı lafla değil, eylemle ortaya konulmalı.


Bunun manası SAVAŞ DEĞİLDİR.


Mustafa Kemal Atatürk'ün "YURTTA SULH, CİHANDA SULH" çizgisi dahilinde, büyük devlet olmanın getirtiği ağırlıkla konulara yaklaşılmalıdır.
Antakya'nın anavatana ilhakı gibi kurşun atmadan yapılabilecek çok şeyler vardır.


Yeter ki, ne yaptığını bilen, ulusal çıkar ve güvenliği öne alan, zikzaklar yapmayan, kararlı tutum ve davranış sergileyebilen bir dış siyaset izleyebilen yönetimler ve yöneticiler olsun!


O zaman krizler daha çabuk çözülür, kimse kriz çıkarmaya cesaret edemez.

 

Kaynak URL (26.06.2012 - 18:45 tarihinde yazdırıldı): http://www.ulus923.com/tirmanan-savas-ucagimizin-dusurulmesi-krizi-49364n.htm