Yazılarım
Yeni Anayasa ve Dayatma

Osmanlı devletinde 1876'da Kanun-i Esasi sözü kullanılmış, Kurtuluş Savaşı sırasın da ise, 1921de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adını almış, bu isim 1961 Anayası kabul edilene kadar devam etmiştir.


Anayasa devletin temel yapısını ve bu yapının işleyiş kurallarını gösterir.
Diğer yasaların üzerinde onlardan daha kapsamlı , onlara dayanak teşkil eden yasaları doğuran yasadır.
Öte yandan, bireyin temel hak ve özgürlüklerinin teminat altına alan, devlet ile bireyin arasında yapılmış, bireyin görevlerini de kapsayan bir sözleşmedir. Bu nedenle, hukuki olmaktan çok, siyasi bir metindir.
Anayasalar yazılı olabileceği gibi, İngiltere örneğinde olduğu gibi, teamüllere dayalı yazılı olmayan şekilde de olabilmektedir.


Dün, Sayın Başbakan TOBB’nin 67. Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, yeni anayasaya ilişkin olarak, “Yeni Anayasa çalışmalarında masadan kalkan taraf olmayacaklarını” masadan kalkanın siyaseten zarar göreceğini de belirterek, “dayatma ile yapılan anayasaların Türkiye’ye fayda sağlamadığını” söyledi.


Haklıdır.


Siyaset son tahlilde bir uzlaşma sanatıdır. Dayatma uzun veya orta vadede fayda sağlamaz.


Ancak, anayasa'nın devletin ve ülkenin temel tasarımını içeren, tüm hayatı etkileyen bir belge olması nedeniyle, yapımı ve tümden değiştirilmesi çok zordur. Maddelerde ki değişikliklerin yapılması da normal yasa yapımından daha zorlaştırılmıştır.
Yeni anayasa yapımları ancak kuruluş, ya da hükümet darbeleri ile yeni bir kurucu iradenin ortaya çıkmasından sonra yapılabilmiştir.


Aslında 1982 Anayasası yapılmış olduğu tarihten sonra o kadar çok değişikliğe uğradı ki, ilk yazıldığı halinden çok farklı bir hale geldi.
Yinede yeni bir anayasanın yapılmasını, darbe sonucu yapılmış bir anayasaya yeğlenmesi gerekir.


Ancak bu noktada önemle altının çizilmesi gereken konu;
AKP iktidarının, toplumun yarısının oyunu aldım diye, bir kurucu irade ortaya koymaya kalkmamalıdır!


Sayın Başbakan’ın ifade ettiği gibi dayatmaya gitmemelidir...


Onun için bu yeni anayasanın gerçek bir toplumsal uzlaşmaya dayanması gerekli.
Bu bağlam da, TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek'in uzun zamandır sürdürmekte olduğu bu toplumsal uzlaşma arayışı, aniden ortaya atılan "başkanlık, yarı-başkanlık sistemi" başlıkları ile sakatlamıştır.
İlk olarak Başbakan yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ tarafından gündeme getirilen "Başkanlık sistemi" tartışması sonuçlanmadan, yeni anayasa çalışmalarını sürdürmek imkansız hale gelmiştir, şimdiye kadar yapılanlar ise, boşa düşmüştür.


Önce başkanlık, yarı-başkanlık, ya da uygulanmakta olan sistemden biri üzerinde karar verilmeli, ondan sonra, bu karara uygun olarak, yeni anayasa üzerinde çalışılmalıdır.


Aksi halde, ne tip giysi diktireceğinize karar vermeden kumaşı biçmiş olursunuz...


Bir daha da o kumaştan düzgün bir giysi çıkmaz!

 

Kaynak URL (22.05.2012 - 00:57 tarihinde yazdırıldı): http://www.ulus923.com/yeni-anayasa-ve-dayatma-47414n.htm