Yazılarım
Ümitsizliğe, Yılgınlığa Yer Yok!

Aylardır seçimlere odaklandık, seçimlerle yatıp seçimlerle kalkıyoruz.

 

Mart ayında yerel seçimler geldi geçti, Cumhurbaşkanlığı seçimleri de hemen önümüzde...

 

Aday seçim yöntemlerini, belirlenen adayları ve yürütülen kampanyaları eğrisiyle doğrusuyla sabah akşam tartışıyoruz.

 

Bugüne kadar kendimize göre olan analizlerimizi yaptık, görüşlerimizi paylaştık.

 

Artık seçim sonuçları alınıncaya kadar bekleyip, değerlendirmeleri sonraya bırakma zamanıdır...

 

***

 

Süreç içerisinde yurttaşlarımızın yarıya yakını seçim sonuçlarını beğeni ile karşılayıp mutlu olurken, diğer yarısı da tamamen mutsuz.

 

Yaşanan başarısızlıklar nedeni ile mutsuz olanlar, başarısızlığın sebeplerini ararken pek çok neden sıralıyorlar.

 

Mutsuzlukları gün geçtikçe artarken, umutsuzlukları da yılgınlığa dönüşüyor.

 

Mutsuz olan bu kesimin olanakları elverişli olan küçük bir bölümü, geleceği o kadar karanlık görüyor ki, başka ülkelere göç etmeyi dahi düşünür hale geliyor...

 

Şahsen her şeyi bırakıp, yılgınlık içerisine girme görüşünü asla doğru bulmuyorum!

 

Bana göre Türkiye, Cumhuriyet sayesinde bu gün dünyanın pek çok ülkesinden, hele çevremizdeki ülkelerden, kıyaslanamayacak kadar iyi durumdadır.

 

Geleceği ise, bugünden çok daha da parlaktır…

 

Tabii ki; doğru, dürüst, donanımlı ve iyi yöneticilerle yönetilirsek o parlak günlere çok daha çabuk ulaşırız…

 

***

 

Bizler seçimler silsilesi ile uğraşırken, Dünya çok önemli ve büyük değişimlerin olduğu bir süreçten geçiyor.

 

Geçtiğimiz yüzyılda yaşanmış olan iki dünya savaşından sonra siyasi konjonktür (toplumsal durum) kanlı bir biçimde iki defa değişti.

 

1. Dünya savaşı sonrası, savaşın galipleri tarafından Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye” parçalanarak, bu topraklar üzerinde çok sayıda devlet ortaya çıktı.

 

1. Dünya Savaşı sırasında, 29 Nisan 1916'da Kut'ül Ammare’de (Dicle Nehri kıyısında) İngiliz kuvvetleri, Halil Paşa komutasındaki Osmanlı 6. Ordusu karşısında bozguna uğradı. Bundan 17 gün sonra 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti'nin Orta Doğu topraklarının paylaşılmasını öngören Skyes-Picot antlaşmasını kendi aralarında gizlice imzaladı.

Antlaşma ismini, müzakereleri gizlice yürüten Fransız diplomatı François George Picot ve İngiliz diplomatı Sir Mark Sykes’dan alıyordu.

 

100 yıl önce yapılan bu antlaşma ile Türkler, Araplardan ve petrol bölgelerinden zorla ayırıldı.

 

 

2. Dünya savaşı sonrası ise SSCB öncülüğünde Demirperde ve ABD’den oluşan iki kutuplu bir dünyaya geçtik...

Yıllarca dehşet dengesi, soğuk savaş dönemi içinde yaşadık…

 

Bu dehşet dengesi, Gorbaçov’un Perestroykası ile savaşsız, kansız büyük bir değişim yarattı, soğuk savaş dönemi bitti.

 

SSCB tarih sahnesinden kalktı. ABD tek kurşun atmadan tek süper güç haline geldi.

 

Tek kutuplu bu dünya ise, ABD’de yaşanan finansal krizler nedeni ile bu yüzyılın başından başlayarak artık sona erdi.

 

Şimdilerde ise yeni bir siyasi durum oluşmakta…

 

Yüzyıllardır dünyanın odağında olan içinde yaşadığımız bu bölgeye barış ve istikrar geldiği takdirde bizler için yepyeni bir siyasi durum ortaya çıkacaktır.

 

Oluşmakta olan bu yeni siyasi duruma gerçekçi bir akıl ile yaklaşabilir ve iyi yönetebilirsek, Türkiye’nin önünde müthiş fırsatlar var.

 

Önümüzdeki en büyük fırsat ise; bu coğrafyada oluşan yeni siyasal yapıda Türkiye, önemli bir enerji geçiş yolu ve enerji terminali haline gelebilme fırsatıdır.

 

Bu fırsatı doğru değerlendirebildiğimiz takdirde, en büyük sorunumuz olan enerji ve döviz açığını bu yolla kapanacaktır.

 

Ayrıca, Türkiye’nin bu coğrafya ile olan derin tarihi ve kültürel bağlantıları nedeniyle, bölge ülkeleri ile en geniş işbirliği olanaklarına sahiptir. Yüksek petrol ve doğal gaz rezervleri nedeniyle, yakın bir gelecekte çok varlıklı bir konuma gelecek, bölge halklarının her türlü gereksinimleri tarafımızca karşılanacaktır. Türk şirketleri ve işadamlarının bu piyasaya götüreceği mal ve hizmetler sayesinde Türkiye’de üretim ve refah artışı sağlanacaktır.

 

Üretimi ve refahı artan bir Türkiye; yurttaşlarına daha iyi yaşam koşulları, eğitim, sağlık, kültür ve sanat gibi uygar dünya olanaklarını, en üst düzeyde sağlayacaktır.

 

Ümitsizliğe ve yılgınlığa yer yok, yeter ki Türkiye'nin tüm kurum ve kuruluşlarının yönetimlerine doğru insanlar geçsin.

 

08.07.2014