Yazılarım
Öğrenen Örgüt

"Öğrenen örgüt" kavramı, son zamanlarda özellikle işletmecilikte öne çıkmış̧ önemli bir yaklaşımdır.
 
 
 
Bireyler gibi örgütler de canlı organizmalardır ve yaşamlarını sürdürebilmek için sürekli öğrenmeye gereksinim duyarlar.
 
Bir örgütün tıpkı bireyler gibi, sürekli olarak yaşadığı olaylardan sonuç çıkarması, bunları aynı zamanda çalışanlarını geliştirebileceği bir sistem içinde değişen çevre koşullarına adapte edebilmesi ve tüm bunların sonucunda sürekli olarak değişen, gelişen ve kendini yenileyen dinamik bir örgüt olması, başarı için şarttır.
 
 
 
Bir örgütün “öğrenen örgüt” durumuna gelmesi belirli bir gelişim sürecinin sonucu olarak ortaya çıkar. Öğrenen örgüt, son aşamayı ifade etmektedir.
 
 
 
İlk aşama örgüt tipleri ise şunlardır: Bilen örgüt, anlayan örgüt ve düşünen örgüt.
 
Örgüt doğal olarak işletmeciliğin ilgi alanı olduğu kadar siyasi partilerinde ilgi alanına girer.
 
Hatta belki, işletmelerden de çok girmesi gerekir!
 
 
 
Hele bir de siyasi parti, lider oligarşisinin olmadığı ve demokrasinin işlediği bir örgüt yapısı konumundaysa, “biat” kültürü değil de, özgür bireylerin özgür iradelerinden oluşan kararlar ile yönlendiriliyorsa ise daha da gereklidir, hatta ön koşuludur.
 
 
 
10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucu gerek AKP, gerekse CHP farklı nedenlerle olsa da büyük kongrelerini toplama yoluna gitmektedirler.
 
 
 
HDP sonuçtan memnun oylarını istedikleri gibi arttırmış durumda, oradan ses çıkmıyor…
 
Anlaşılan MHP de çok memnun ki, hiç bir ses çıkmamakta...
 
 
 
AKP boşalan genel başkanı yerine yenisini seçecek.
 
Ama bu seçim aslında örgüt tarafından değil, Cumhurbaşkanlığı seçiminin galibi Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılacak. Kendisinin "istişare" sözcüğü ile tanımladığı bir nevi nabız tutma, sonucunda kararını verecek. Yani örgüt adına AKP için kararı seçilmiş olan Sayın Cumhurbaşkanı vermekte.
 
Dolayısıyla onların "öğrenen örgüt"e gereksinimleri yok.
 
 
 
Gelelim CHP'ye; bilindiği üzere CHP'nin Sayın Genel Başkanı tarafından önerilen ve MHP tarafından anında kabul edilen Cumhurbaşkanı çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, %60 oy alması beklenirken, %38 oy aldı.
 
Hem de, “Tıpış, tıpış” talimatına rağmen!
 
CHP'nin hiç bir karar organında Sayın İhsanoğlu'nun adı geçmemiş olduğu gibi, pek çok sivil toplum örgütü, sanatçılar, aydınlar vs. ile yapılan toplantılarda da İhsanoğlu adından söz edilmemiş idi.
 
CHP’nin felsefesi, ilkesi, tarihi, programları ile de hiç bir alakası ya da yakınlığı bulunmayan bu aday seçimine ilişkin, Sayın Kılıçdaroğlu, kişisel olarak "risk aldığını “da basına söylemiş idi.
 
Aldığı risk karşısında açıkça kaybetti!!!
 
Yapması gereken istifa etmesi idi…
 
Ama, önce bu kayba karşı durumu örtme çabasına girdi ise de, artan tepki karşısında, bu sefer yangından mal kaçırırcasına, baskın bir Kurultay kararı aldı!
 
5-6 Eylül de, yaklaşık iki hafta sonra Kurultay toplanacak. Kişisel gözlemlerimden edindiğim izlenim hem parti kamuoyunda, hem genel olarak CHP'ye oy veren geniş kitlelerde, büyük bir hoşnutsuzluk var!
 
Hem yerel seçimlerde, hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alınan sonuçlara karşı büyük tepki var!
 
 
 
Bakalım parti örgütü "öğrenen örgüt" haline gelebilmiş mi?
 
Bilen örgüt, anlayan örgüt, düşünen örgüt aşamalarını geçebilmiş mi?
 
Yoksa kısır kişisel çıkarlar ile hareket eden örgüt konumunda mı?
 
Hem Türkiye'nin bekası, hem CHP'nin geleceği için öğrenen örgüte gereksinim var!
 
Aksine bir durum, yani “öğrenmeyen farkında olmayan örgüt” ler,  şirketleri iflasa, siyasi partileri yok olmaya götürür!
 
CHP Kurultay temsilcileri, Türkiye Cumhuriyetini kuran iradenin devamı ve o felsefenin gerçek sahipleri olarak gereğini yapmalıdır, yapacaklardır…
 
 
 
18.08.2014