1950'li, 60'lı yıllarda hiç tartışılmadan büyük bir saygı ve biraz da saygıda kusur ederiz endişesi ile andık 10 Kasım'larda Atamızı.
70'lerde hafif hafif soru işaretleri başladı."Gardırop devrimcisi" filan gibi laflarla.
80 darbesi ve darbenin cuntacı generali'nin Atatürk pozları vermesi ile Atatürk sevgisi kimilerinde, irtifa kaybetmeye başladı.
2000'ler ile birlikte, Atatürk'e ilişkin anmalardan, söz etmelerden, O'nun fotoğraflarından, heykellerinden sıkıntı duyduğunu söyleyen yurttaşlarımız oldu. Çok sık ve abartılı bulduklarını söylediler.
Anıtkabir'de "sap gibi" durmaktan söz ettiler.
Çevremizde ki ülkelerde de, heykelleri yıkılan örnekleri gördükçe paralellik kurmaya kalktılar. Hatırlayınız televizyonlardan naklen canlı yayınlarda, Amerikan işgali sonrasında, Irak'da Saddam heykelinin iple çekilerek devrildiğini görenler, Türkiye'de de benzeri hayaller kuranlar oldu. Sovyetler Birliğinin dağılması sonrasında Lenin'in heykellerinin yıkılmasından da övgü ile söz ettiler.
Sanki Atatürk ile, bu liderleri karşılaştırmak olanaklıymış gibi.
Türkiye'de de, Atatürk karşıtlığı modası yükselirken; O'nun, ne diktatörlüğünü, ne içki masalarından devleti idare ettiğini bıraktılar Yaptığı devrimlerin, geçmiş ile milletin bağını kopardığından söz ettiler.
Türkiye'nin Atatürk ile girdiği aklı öne alan, aydınlanmacı yolu tersine çevirmek için "vakit tamam" dediler.
Ama yanıldılar.
Tam tersi oldu.
Çünkü Mustafa Kemal karşıtları güçlenmeye başladıkça, onun kurduğu sistem tehlikeye girdiği algısı yayıldıkça, buna ilişkin işaretler arttıkça, tam tersi oldu.
Halk Ata'sına sahip çıktı.
Son Cumhuriyet bayramında yaşananlar ortada.
Hiçbir partinin önderliğinde ya da örgütlenmesi olmaksızın, ellerinde Türk bayrakları ve Atatürk resimleri ile yurdun pek çok yerinde çoşku dolu yürüyüşler yapıldı Engelleme çabalarının boş olduğu görüldü Hala kimin verdiği talimatla olduğunu anlamadığımız, sihirli bir el Ankara'da barikatları kaldırdı Çok da doğru yaptı!
Her tür siyasi görüş sahipleri kendilerini Atatürk'çü olarak tanımlamaya başladı.
Herkes O'nda kendinden bir şeyler bulmaya başladı.
Kimisi fötr şapkalı, kimisi kalpaklı, kimisi kasketli ya da askeri üniformalı resmini asar oldu.
Hatta, kimisi Diyap Ağa ile olanı.
Kimisi de sakallı hocalar ile olanı.
Atatürk artık halka mâl oldu.
Suyun tersine akamayacağı gibi, insanlığın da geriye gidemeyeceği, yavaş yavaş anlaşılmaya başlandı.
Bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar giderek O'nu ve yaptıklarının değerini daha iyi anlamaya, özümsemeye başladılar.
Kaybettikten 74 yıl sonra, Ulu Önder ATATÜRK'ü;
Şükranla, hasretle, minnetle ve rahmetle anıyoruz!