Her ne kadar son 40 yıldır, uluslar arası müteahhitlik hizmetlerimiz ve inşaatçılık ile övünüyorsak da, kendi kentlerimizi doğru dürüst yapamadık.
Tüm bunların günahı, doğal olarak, bu işleri beceremeyen yerel ve merkezi yönetimler de... Plan lafını duydukları zaman tüyleri diken diken olan sağ eğilimli siyasetçiler de...
Şimdi de, deprem tehlikesi karşısında; bu yapılar ekonomik ömrünü doldurdu, yıkalım yenisini yapalım demiyorlar mı, hayretler içersinde kalıyorum! Ne ekonomik ömrünü doldurması? Gidin Avrupa'nın kentlerine bir bakın insanlar 100 yıllık, 150 yıllık evlerde oturuyorlar... Demek ki onlarda binalar asgari 150 yıl ayakta duracak şekilde yapılıyor, bizde 30-40 yıl.
Ancak, deprem başımızın üzerinde Demoklesin kılıcı gibi durduğuna göre yapacak bir şey yok, yıkıp yeniden yapacağız. Bari bu sefer, şehir plancıların, inşaat mühendislerinin, mimarların bilimsel ve estetik kurallarına uyarak yapalım da, bizden sonraki kuşaklar bizim çektiklerimizi yeniden çekmesinler.
Ama nerdeee?!? AKP bu işi bile şimdiden eline yüzüne bulaştırdı!
Bu başarısızlığı ben söylemiyorum, AKP Trabzon milletvekili, Çevre ve Şehircilik Bakanı olan Erdoğan Bayraktar söylüyor!
Size daha fazla inşaat izni vereyim, gidin bir müteahhit bulun, yıkıp yapın şeklinde özetlenebilecek formül İstanbul Fikirtepe'de çöktü. Her şeyde olduğu gibi bunu da tek başına özel sektöre havale ettiler ve sonuç hüsran!
Ayrıca, daha şimdiden hiçbir alt yapısı yeterli olmayan büyük kentlerimiz de içinden hiç çıkılamayacak bir nüfus yoğunluğu ile karşı karşıya kalacak. Trafiği tıkanmış olan İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de artık bir yerden diğerine hiç gidilemeyecek.
Hava kirliliği, su yetersizliği de cabası.
Estetik zaten bu arkadaşların kaygısı hiç değil!
Peki o zaman ne yapacağız, Kentsel Dönüşüme karşı mı çıkacağız?
Tabii ki hayır, yurttaşlarımız deprem tehdidi ile sağlıksız yapılarda yaşamlarını sürdüremez.
Yapılmalı, ama bu yönetimin yaptığı gibi değil. Yani müteahhitin insafına terk ederek, yapı yoğunlaşmasına giderek, insanları olduğu yerlerden sürerek değil.
Amaç rant sağlamak değil; düzgün, güvenli ve güzel yaşam alanlarına kavuşturmak olmalı.
Temel farklılık da, dönüşüm yapılacak yerdeki hak sahiplerinin örgütlenerek ve yanına yerel yönetimden temsilcilerin katılımı ile önce işi projelendirmesidir. Ondan sonraki aşamada işin inşaatçıya ihalesidir.
Oysa şimdi ki uygulamada işin içinde hak sahipleri olmadan ve onlardan gizlice projelendirmeler yapılmakta, sonra hak sahipleri Istanbul, Dolapdere başta olmak üzere pek çok yerde olduğu gibi müteahhitlerin insafına terk edilmektedir.
Aslında, "iki kazı güdemez", "taş üzerine taş koyamaz" denilen sosyal demokratlar, bu uygulamaları 20 yıl önce başarı ile Ankara Anakent Belediyesinde Murat Karayalçın'ın başkanlığı döneminde yaptılar Sağ yönetimlerin yaptıkları ya da yaptırdıklarını da bu gün yıkmak zorunda kalıyoruz!
Her siyasi kararda olduğu gibi bu konuda;
Akıl ve bilim çerçevesinde toplumdan ve halktan mı yanasınız?
Yoksa,
Yandaşları zengin etmek için toplum çıkarlarını feda etmekten mi?
Önümüzdeki yerel seçimlerden itibaren bu ayrımı net bir şekilde ortaya koyacak olanın seçimlerden başarı ile çıkacağına inanıyorum.