Yazılarım
2013’' de Nasıl Bir Türkiye’de yaşamak istersiniz?

büyüyen ve güçlenen bir Türkiye'de;  barış ve özgürlük havasının hakim olduğu, adil bir gelir bölüşümünün sağlandığı, hukukun üstünlüğünün tartışmasız uygulandığı, etnik köken, inanç, cinsiyet gibi konularda her türlü ayrımcılıktan uzak, çevreye duyarlı, geleceğe güvenle bakan insanların yaşadığı bir Türkiye'de!

 

İnanıyorum ki, bu topraklar üzerinde yaşayan her yurttaş, kendi kelimeleri ile üç aşağı beş yukarı benzer şeyler söyleyecektir.

 

Kimse, uluslararası toplumdan dışlanmış, parçalanmaya doğru giden bir ülkede, kavgalar içinde, özgürlükleri elinden alınmış, gelir uçurumu büyük olan, insanların keyfi olarak cezalandırıldığı, ayrımcılığın en üst seviyede olduğu, kadınların evlere kapatılıp, insanlarının etnik kökeni ya da inancı nedeniyle perişan edildiği, yarın ne olacağı belirsiz bir Türkiye istemeyecektir, hayalini kurmayacaktır.

 

Herkes aynı şeyleri istiyor, hayal ediyorsa bu kadar tartışma kavga niye çıkıyor?

 

Bana göre iki nedenden dolayı;

 

- Algılama farkı,

 

- Önceliklerin sıralanması.

 

Her gün dünyada, Türkiye'de, yüzlerce, binlerce olay meydana geliyor.

 

Bizler tüm bu olayları, basılı medya, dijital medya ya da görsel medya yolu ile algılamaya çalışıyoruz.

 

Her birinin aynı olaya yer verişi ve anlatış biçimi farklı oluyor... Bazı bilgiler medyada hiç yer bulmuyor.

 

Birinden aldığınız bilgiyi, bir diğeri çok farklı bir biçimde anlatıyor... 

 

Bizim, o olayı nasıl algılamamızı kendilerine göre yararlı görürlerse ona göre aktarıyorlar...

 

Bizlerde o bilgiyi bize aktaranın gözü ile görmeye başlıyoruz, onun görüşüne yakın olmaya başlıyoruz.

 

Bu gün medyaya bir bakın; yarısı durumu bir felaket gibi aktarırken, diğer yarısı harika diyor.

 

Yurttaşlarımızda haklı olarak, hepsini izleyeyip araştırıp hakikatı arama durumunda olmadıkları için çeşitli başka nedenlerle ya da, daha önce edinmiş olduğu deneyimler sonucu, hangi medyayı izliyorsa onunla devam edip kanaat oluşturuyor. 

 

Algısı böyle oluşuyor...

 

Seçim zamanında da buna göre oyunu kullanıp yöneticilerini seçiyor.

 

Öte yandan karışan kafaların bir miktar rahatlatılması, karmaşık olan gündemden uzaklaştırılması için düzen, onlara, popüleritesi ve izlenme oranı çok yüksek TV dizileri yapıyor, insanların akıllarını başka yerlere taşıyor ve hatta gerektiğinde bu diziler üzerinden gündem değiştirtiyor.

 

Görüş farklılıklarımıza yol açan, diğer başlık ise öncelik sıralaması...

 

Arzu ettiğimiz, hayalini kurduğumuz tanımladığımız Türkiye'yi meydana getiren pek çok kavram var.

 

Öncelikle büyüyen güçlü Türkiye'yi mi yaratacağız, yoksa sosyal devletimi?

 

Meşhur soru; kaynaklarımızla,"önce 100 top mu, 10 ton tereyağ mı?" üreteceğiz...

 

Siyasi tercih işte bu noktada devreye giriyor...

 

Sağ siyasetler, üretimi artırmaya (Sermaye birikimine) öncelik verirken; sol siyasetler ise bölüşüme, eşitliğe, özgürlüğe ve sosyal devlete önem veriyor, önceliği bu konulara tahsis ediyor...

 

Bununda kesin bir formülü yok. Önce üç doz üretim, arkasından iki birim sosyal devlet diyemiyorsunuz...

 

Salt bir yöne giderse o zaman süratle tıkanıyor, sistem çöküyor. Her topluma, koşullara  ve zaman göre uygun bir oran tutturmak gerekli...

 

O yüzden siyaset bir sanattır...

 

Her durum, her zaman aynı sonucu doğurmayabilir...

 

Başarılı siyasetçi de bu kıvamı tutturmayı başarmış olandır...

 

Tekrar başlıktaki soruya dönersek, bu yeni yılda nasıl bir Türkiye'de yaşamak istediğimi şöyle tanımlarım;

 

Doğru algılama için; çarpıtılmamış bilgiye ulaşmamızı sağlayacak bir medyanın varolduğu bir Türkiye...

 

Öncelik sıralaması için ise; siyaset sanatını, birikimi ve deneyimleri ile bildiğine inandığımız kişilerin devlet dahil, tüm kurum ve kuruluşlarını yönettiği bir Türkiye...

 

Dilerim 2013 böyle bir yıl olur!