tartışma var.
Bir grup kendini Cumhuriyetçi olarak tanımlamakta, diğeri sosyal demokrat...
Enerjilerini de boşu boşuna yitirmekteler.
Oysa CHP, eş zamanlı olarak hem cumhuriyetçi, hem de sosyal demokrattır.
Aslında hedef birbirleri ile değil, iktidardaki sağ siyasetleri uygulayan ve dini siyasal bir araç olarak kullanan AKP olmalı!
Din inançtır! Siyaset alanında kullanılamaz, kullanılmamalıdır!
İnsanların siyaset alanındaki duruşlarını, o insanların kültürel ilişkileri ve üretim ilişkileri konusundaki tercihleri belirler.
Dünyada iki tane ana siyasi düşünce akımı bulunmaktadır;
Sol düşünce ve sağ düşünce.
Tabii ki, bu iki ana akımın içinde farklılaşmış düşünce biçimleri de vardır; Sosyalizm, sosyal demokrasi, merkez sol, cumhuriyetçilik, ulusalcılık, milliyetçilik, liberalizm, vb.
Cumhuriyetçilik, cumhuriyetten yana olmaktır. Cumhuriyet kavramı; 1789 Fransız ihtilali sonrası, mutlak monarşinin yıkılması ile kurulan rejimin adıdır. Fransız ihtilalinin ana söylemi, "Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik"dir.
Sağcı cumhuriyetler olabileceği gibi, solcu cumhuriyetlerde olabilir.
Sosyal demokrasi ise; 19ncu yüzyılın ikinci yarısında, kapitalizmin yarattığı eşitsizlik ve adaletsizlikleri, demokratik sistem içinde kabul edilebilir düzeye indirmeyi amaçlayan bir siyasi ideolojidir. Sosyalist Enternasyonal'in tanımına göre sosyal demokrasi; özgürlük, eşitlik, adalet ve dayanışma temellerine oturur.
Aslında her ikisinde de özgürlük ve eşitlik esastır. Cumhuriyetin üçüncü faktörü "kardeşlik" ise, Sosyal demokrasinin "adalet ve dayanışma"sı ile nerede ise eş anlamlıdır.
Şunu demek istiyorum; kültürel olarak bakıldığında sosyal demokrasi ile cumhuriyetçilik aynı ana fikirden hareket etmektedir, çatışabileceği bir karşıtlık alanı da yoktur.
Cumhuriyetçilik üretim ilişkileri alanına girmez.
Fransız ihtilalinden yaklaşık bir asır sonra ortaya çıkan sosyal demokrasi, üretim ilişkilerinde, emekten yana bir tavır koymuştur. Yani sermayeden, patrondan yana değil, emekten, işçiden yanadır.
20nci yüzyılda üretim biçimleri değiştikçe, işçi- işveren tanımları da değişim sürecine girmiş ve günümüzde küçük (ve hatta orta) ölçekli işletme sahipleri de emekçi sayılır hale gelmişlerdir. Yüzyıl önce işçi haklarını kendi sorunu olarak gören sosyal demokratlar, şimdilerde büyük sermayeye karşı, orta boy işvereni de korumaya çalışacak siyasetler üretmek durumundadır.
Üretim biçimleri değiştikçe, siyasi düşüncelerde kendilerini buna göre uyarlamaktadır.
Tarım toplumlarının, sanayi devrimi ile evrilmesi, arkasından Fordist üretim biçimi ile üretim bandının kullanılması, 20nci yüzyılın son çeyreğinde ise bilgi teknolojilerinin gelişmesi ile bilişim ve iletişimdeki hızlı değişimler sadece üretim biçimlerini, iş yaşamını etkilememiştir.
Siyasi düşünceleri de derinden etkilemekte ve siyasi uygulamaları da ona göre şekillendirmektedir.
İşte Türkiye'yi çağdaş medeniyetler seviyesinin ötesine taşımayı kendisine hedef alan bu ülkenin kurucusu CHP'de bu çizgiyi takip etmiştir.
CHP, Cumhuriyetçi bir parti olarak kurulmuştur. Partinin kuruluşu cumhuriyetçi düşüncelere dayanmaktadır. Ama kuruluşundan 42 yıl sonra, "solda" olduğunu ilan etmiştir. 1965'de rahmetli İsmet İnönü CHP'nin ortanın solunda olduğunu söylemiştir.
Hem de seçim kaybetmek pahasına! Tıpkı çok partili demokrasiye geçişin sağlandığı 1950'deki gibi...
CHP, Türkiye'ye; önce Cumhuriyeti, çok partili demokratik düzeni ve sonunda da solu getirmiştir.
Diğer bir devrimci değişim ise, CHP'nin Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının inanç ve etnik bağlamda alt kimlikleri olabileceğini kabul etmesi ile olmuştur.
Bu da büyük bir değişimdir.
Türkiye'deki alt kimliği yokmuş gibi kabul edilen yurttaşlarımızın aslında alt kimliklerinin olabileceğini ve o kimliğin yurttaşlarımızın onuru olduğunu kabul etme kararını CHP, 2008 yılında ki Program Kurultayında kabul etmiştir.
Cumhuriyetçilik, sosyal demokratlık, alt kimliklerin kabulü hep uzun tartışmalar ve kurultaylar sonucu 90 yılı aşan bir sürede sindirilerek gelinmiş bir noktadır.
Artık bunlar üzerinde tartışmak yerine CHP önümüzdeki üç seçime ve bir muhtemel referanduma odaklanmalıdır!
Kimse CHP'nin uzun yıllar ve tartışmalarla geldiği bu noktayı çarpıtmaya kalkmasın. Benzeri bir biçimde Türkiye'nin tarihi gerçeklerini de çarpıtmasın!
Hedef yaklaşmakta olan seçimler sürecidir!