Son zamanlarda da, sarf edilen sözlere herkes kendine göre bir anlam yüklemeye çalışıyor!
Ama burada durum açık!
Kimse kimseyi kandırmasın...
Sayın Başbakan, bu sözlerini, geçtiğimiz Salı günü Meclis grubunda da tekrarladı...
Grup da kendisini bu sözlerini çok beğenerek alkışladı...
Anlaşılan milletvekilleri de, genel başkanları gibi yeminlerini unuttular!
Aynı şekilde, Anayasamızın ikinci maddesini de!!!
Anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek "Cumhuriyetin Niteliklerinin" saptandığı ikinci maddesini sizlere hemen anımsatmak isterim;
"MADDE 2 - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
Milletvekili andında ise;
"Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim"
denmekte...
Anlayacağınız ya edilen yemin unutuldu, yada yemin etmenin bir kıymeti, anlamı kalmamış!
Her türlü ırkçılığı, mezhepçiliği, dinciliği, bölgeciliği ayaklarımızın altına alırız, dese ben de alkışlayacağım...
Türkiye Cumhuriyeti din, dil ırk ve etnik köken temelleri üzerinde değil, siyasal bilinç ve ideallerin beraberliği zemininde kurulmuştur.
Atatürk milliyetçiliği; ırk, köken, din, mezhep, bölgecilik, kavimcilik anlayışlarının, ulusal düzeyde aşılmasıdır.
Türkiye hiçbir zaman ırk, kan ve kafatası esasına göre yönetilen bir devlet olmamıştır, olmamalıdır!
Ülkenin sorunlarının çözümüne ırk temelinde değil yurttaş temelinde yaklaşılmalıdır.
Atatürk milliyetçiliğini esas alan ulusu ortadan kaldırdığınızda aşiretçilik, etnik kimlik, inanç kimlikleri olarak ortaya çıkar.
Lübnan'ın durumu ortadadır.
Yugoslavya'nın yakın geçmişte yaşadıkları çok tazedir...
Ulusal kimliği "Atatürk milliyetçiliği" ile korumalıyız.
90 yıldır Türkiye her türlü gelişimini bu kavramla sağlamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti benzeri tarihi ve coğrafyayı paylaştığı ülkelerden kıyaslanamayacak ölçüde ileri ise, uluslararası camianın saygın bir üyesi olmuşsa, hep bu kavram üzerine yapılandırılmış stratejilerden, projelerden kaynaklanmaktadır.
Atatürk milliyetçiliğini esas alan Ulus tanımını; Ortadoğu'yu yönetmek isteyen güçler, etnik ayrımcılık peşinde koşanlar ve dini cemaatler istememektedir.
Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası'nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ikinci maddesinde yazılı olan milliyetçiliği kimse ayaklarının altına alamaz!
Almaya kalkana da Türk Ulusu elbet sandıkta hesabını sorar...