Müdebbir Siyaset Adamı Olmak ve Ortadoğu’ya Hoş Geldiniz
Bu tanımdan yola çıkarak, “Müdebbir siyaset adamı” tanımı aklıma geldi bu son gelişmeler karşısında…
Müdebbir, işin arkasını ve sonunu düşünüp çare arayan, önlem alan; tedbirli anlamına gelir.
Malum ben eski ve emekli bir işadamıyım…
Diyelim ki bir iş adamı olarak herhangi bir projeyi çok olumlu buldunuz, yatırıma karar verdiniz. Gerekli öz sermayeyi koydunuz, kredileri aldınız yola çıktınız. Tam proje tamamlanacağı sırada, dünyada yada ülke konjonktüründe değişiklikler oldu, talep düştü veya bu proje ile üreteceğiniz ürün, yeni gelişen bir teknoloji nedeni ile rakiplerinize oranla fiyat ya da kullanım açısından dezavantajlı bir duruma geldi ve bunun sonucunda gelirleriniz beklenenin çok gerisinde kaldı!
Bu durumda, doğal olarak bir başarısızlıkla karşı karşıya kalır ve batarsınız!
Alacaklılarınızla mahkemelik olursunuz.
Hakim, sizin teknoloji değişti, konjonktür değişti gibi gerekçelerinizi dinlemez!
Yasalar gereğince “Müdebbir bir tacir” gibi davranmalıydınız der…
Ve iflasınıza karar verir!
Siyasette de siyaset adamlarının projeleri vardır.
Projelerini bankacılara değil, projelerini gerçekleştirmek üzere ona yetki verecek oy sahiplerine anlatırlar. Onlarda beğenirlerse oyları ile belli bir dönem için onlara bu projeleri gerçekleştirmek için yetki verirler.
Uzunca bir süredir “bölgede etkin ve lider ülke”, “büyüyen Türkiye” projelerini AKP’den, yani iktidardan duyuyoruz.
Doğal olarak halkımızın çok da hoşuna gidiyor!
“Suriye’de halkına zülüm eden bir diktatör”e insancıl gerekçelerle karşı çıkılıyor, radikal İslamcı da olsalar, muhaliflerine destek veriliyor, Kuzey Irak ile yakın ilişkilere giriyoruz, onların merkezi hükümeti ile olan sorunlarına uzaktan da olsa destek olunuyor, Ortadoğu’da sınırlar değişecek bizde masada olacağız havasındayız…
Tüm bu gelişmeler neticesinde de; “Türkiye daha da büyüyecek, kuvvetlenecek” şeklindeki kulağa hoş gelen bir projeyi, AKP halka satmış gibi görünüyordu!
Ta ki, 11 Mayıs 2013 saat 13:55’de, Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki, alçakça yapılan bombalı saldırıya kadar.
Ondan itibaren tüm bu söylemler, alt-üst oldu… Hepimizin yüreğini kaybettiğimiz yurttaşlarımız için yandı…
Adeta Ortadoğu’ya hoş geldiniz dercesine, hepimizi durumu bir kere daha düşünmeye, bu projeleri tekrar gözden geçirmeye yöneltti.
Gelin bir daha duruma bakalım;
Suriye'de yaşanan çatışmaların Türkiye'ye daha önce de önemli yansımaları olmuştu.
22 Haziran 2012'de, Malatya’dan havalanan Türk askeri uçağı, Doğu Akdeniz'de uluslararası hava sahasında Suriye tarafından düşürülmüştü.
3 Ekim 2012 tarihinde, Suriye'den Akçakale'ye düşen top mermisi sebebiyle biri anne, 4 çocuk hayatını kaybetmiş, 2'si polis 13 kişi de yaralanmıştı.
11 Şubat 2013’te ise Cilvegözü’nde (Bab El-Hava) meydana gelen ve 14 kişinin ölümüyle sonuçlanan bombalama olayı yaşanmıştı. Olayda 4'ü Türk 10'u Suriyeli 14 kişi yaşamını yitirmiş, 30'u aşkın kişiyse yaralanmıştı.
Ortadoğu, siyasetin dünya’nın birçok yerinden farklı araçlar ile yapıldığı bir bölgedir.
Diplomatlardan daha çok istihbaratçıların, konvansiyonel ordulardan daha çok teröristlerin ve eylemcilerin ülkeler arasındaki ilişkilere aracı olduğu bu coğrafyada, etkin olma iddiasını ortaya attığınız andan itibaren bölgenin hesaplanması zor dinamikleri ile karşı karşıya gelinmesi kaçınılmazdır.
Bunun üzerine birde Suriye ile 900 km.’ye yakın sınır ile “vizeleri kaldırdık” söylemi ile kontrolsüz sınır geçişlerini hesaba katınız!
Öte yandan, Irak Başbakanı Maliki’nin, son dönemde üçe bölünmüş gibi duran Irak’ı tekrar birleştirmeye, ABD’nin teşvik ve telkinleri ile başladığını düşünün.
Türkiye’ye yönelik “PKK’lıları Irak’a gönderemezsiniz” söylemi çok ciddiye alınmasa bile ortada durmakta. Daha önemlisi 1 Mayıs günü Irak'taki Kürt Yönetimi, Maliki hükümeti ile tartışmalı bölgelerdeki askeri güçlerin varlığı, petrol gelirleri ve Kürt vekillerin Bağdat'taki meclis boykotuna son vermesi konularında anlaştıklarını açıkladı.
Özetle AKP’nin bu dış siyaset projesine ilişkin dünyada gelişen konjonktürel değişiklikler var.
Tabii proje ve yönetim hataları da var.
Yani proje zora giriyor!
Siyasi projelerde başarısızlık ne yazık ki para kaybetmek ve iflas ile sınırlı kalmaz!
Çok acı olan insanî kayıpları getirir!
Türkiye tarihteki, tek seferde en büyük terör saldırısı ile karşı karşıya kaldı.
Tam da PKK teröristlerine “Alın silahlarınızı da gidin” yeter ki bu kanlı terör bitsin, yeter ki “analar ağlamasın” dendiği sırada!
Öncelikle hep birlikte terörü lanetlemeyiz!
Sonrasında bu karmaşık ve belirsiz gidişattan çok çabuk çıkmalıyız.
Yoksa sonuçları vahim olur!
Deneyimli ve müdebbir siyasetçilerin direksiyonda olması şart...
13.05.2013