Yazılarım
Türk Futbolunda İlk Günah Kimin?

yönünde yanlış bir algılama vardır.
 
Oysa futbolun atası olan ayakla oynanan top oyunları, MÖ 3000 yılına kadar dayanmaktadır.
 
Orta Asya Türkleri'nin de kız ve erkeklerden kurulu karma takımlarla; topa elle dokunmadan, sadece ayak ve kafa ile vurularak rakip kaleden içeri atmaya çalışarak bir oyun oynadıkları ilgili kaynaklarda yer alır. İçlerinde Kaşgarlı Mahmut'un da bulunduğu pek çok tarihçinin kitaplarında da Türklerin oynadığı "Tepük" isimli bir oyundan bahsedilir. Bu oyunun söylenen kuralları günümüz futboluna oldukça benzer. Elle oynamanın yasak olması gibi belli kurallar çerçevesinde, belirlenen saha içinde top ile oynanır.
 
Türkiye'de futbolun bu kadar popüler olmasında bana göre bu tarihi gerçeklerinde bir payı olabilir!
 
Nerdeyse herkesin taraftarı olduğu, gönlünü verdiği bir takım bulunmaktadır.
 
Maçları izler, takımımızın başarıları ile sevinir, başarısızlıklarından üzüntü duyarız.
 
Ben Beşiktaşlıyım. Beşiktaşlı olmamın da kendime göre çok sağlam gerekçeleri var. Her şeyden önce Beşiktaş'ın bir felsefesi var, ülke tarihinde yeri var.
Bunları da kendi düşüncelerimle özdeşleştirdiğim için takımım ile övünç duyarım.
 
Ne zaman kulübün yöneticileri bu anlayışın dışına çıkar, onlara karşı olurum, seçimlerde de bu felsefeye yatkın olanları desteklerim.
 
Futboldaki deprem; Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA)'nin, şike iddiaları üzerine Fenerbahçe'ye 2+1 yıl ve Beşiktaş'a 1 yıl Avrupa Kupalarından men cezası vermesi ile başladı...
 
Şimdi kıyamet kopuyor!
 
Doğal olarak kulüpler için çok ağır iktisadi sonuçlar doğuruyor.
 
Hem bu iktisadi nedenlerden hem de cezaların ağır, hukuksuz ve haksız olduğu gerekçeleri ile kopuyor kıyamet.
 
Pek çok hukuki ayrıntıya giriliyor, verilen karara tepki gösterenler belki de haklıdırlar, ben bilmiyorum, ve dilerim bu cezalar azaltılır!
 
Ama gerçek değişmiyor; verilen cezaların "şike kaynaklı" olması, olduğu gibi orta yerde hala duruyor.
 
3 Temmuz operasyonu ile başını Fenerbahçe'nin çektiği birçok kulübün yöneticileri, futbolcuları, TFF yetkilileri ve futbol ailesinin diğer unsurları gözaltına alındı, tutuklandı, yargılandı ve hapis yattı.
 
Bu sahne karşısında benimde aklıma hemen "Dar alanda kısa paslaşmalar" filmi geliyor...
 
Bilmem izlemiş miydiniz?
 
2000'li yılların hemen başında izlemiştim, çok da güzeldi...
 
Futbolun ülkemizdeki profesyonelleşme süreci anlatılmakta idi.
 
Futbolun mahalle kavramından, masumiyetinden kopup canavarlaşmasının başlangıcı idi filmin konusu...
 
Her konuda olan ticarileştirme, kapitalistleşme; daha çok para, daha çok güç elde etme arzusu işte bizi buralara getirdi.
 
İnsanoğlunun hep daha çok istemesi kendi doğasında var. Bu istekler kabul edilebilir sınırlar içinde gelişimi ve dinamizmi getirir ki bu bir noktada insanlığın sürekli gelişmesinin ve ilerlemesinin de nedenidir.
 
Fakat bu içgüdüsel istekler doğrultusunda ilerlerken kurallara uymama, futbol jargonu ile faullü oynama başladı mı işin nereye varacağı belli olmuyor!
Bunun iktisattaki adı da "Vahşi Kapitalizm".
 
Kulüp yöneticileri koltuklarını korumak için her şeyi göze alıyorlar.
 
Önce yerli, yabancı yıldız futbolcuları büyük paralar karşılığı transfer et!
 
Yetmedi mi, teşvik primleri dağıt! Hakemlerle yakın ilişkilere gir!
 
O da kesmezse şikeye başvur!
 
Aslında bir dernek yöneticiliği statüsünde olan, bir ücret karşılığı da yapılmayan bu görev için niye bu kadar paralar dağıtılıp, riskler alınıp, yapılır ki bu iş?
 
Tabii ki, sağladığı toplumsal güç için!
 
Sonra o güç ile nerelere varılabiliniyor, neler yapılabiliniyor, sanırım hepimiz en azından tahmin edebiliyoruz.
 
İşte bu yöneticiler, o gücü ellerinden kaçırmamak adına her şeyi göze alabiliyorlar.
 
Tüm hukuki, ahlaki kuralları çiğneyebiliyorlar!
 
Günah onların mı?
 
Evet, büyük ölçüde onların!
 
Hatta "İlk Günah" onların...
 
Ama onları oraya getirenlerin, seçenlerin günahlarını da göz ardı etmeyin!
 
İkincilik, üçüncülük alındığı zaman her türlü hakarete ve küfre boğan taraftarında!
 
Ne pahasına olursa olsun şampiyonluk isteyenlerin de bu konuya katkıları çok...
 
Çözüm mü?
 
1. Kapitalist düzenden derhal kurtulamayacağımıza göre, vahşi kapitalizme olanak tanımayalım!
 
2. Kuralları eksiksiz, kayırmasız uygulayalım.
 
3. Taraftara, doğru olanın iyi futbol olduğunu, şampiyon olmadan da başarılı sayılabilineceğini ve kıvanç duyulabileceğini anlatalım.
 
4. Kulüp başkanlığını ve yöneticiliğini süreli hale getirelim.
 
5. Kulüpleri yönetici parası ile yaşamaktan kurtarıp, kurumsallaştıralım!
 
Son söz; kısa vadeli düşünmek, birilerini kurtarmaya çalışmak yerine yaşananlardan ders çıkarıp önümüze bakalım!
 
26.06.2013