Yazılarım
Korkulardan Kurtuluşun Yolu

Erdoğan 11-12 yıldır Türkiye’yi yönetiyor.

Yönetirken de Türkiye’nin yarısından fazlasını; yaşam alanlarına karışarak, ortamı sürekli gergin tutarak, aşağılayıp hakaret ederek, korkutuyor!

 

Geçen yüzyılın ortasında doğmuş biri olarak söylüyorum, bizleri hep bir şeyler ile korkuttular.

Sonra da o korkular ile yönlendirip biz hiç farkına bile varmadan, anlamadan istedikleri gibi yönetimler oluşturdular!

İstediklerini zengin ettiler, istediklerini asıp-kestiler, istedikleri siyaseti uyguladılar.

İlk korku, “Komünizm”di!

“Bu Kış komünizm gelecek” le başladı,

Gelmeyince ve SSCB çökünce yerine yeni korku unsurları gerekti.

 

Aslında tüm bu korkuları haklı kılacak bir zemin de vardı!

İkinci Dünya Savaşı sonunda SSCB’nin Türkiye’den toprak talebi komünizm korkusunun alt yapısı oldu.

Sonrasında; Asala’lar, PKK’lar da bu konuda, korku siyasetinden yararlananlara destek oldu, korkunun zeminini yarattı! 1915 olayları, Dersim İsyanları, Kürt sorunu gibi başlıklar bu korkulardan beslenerek siyaset yapanlar için yararlı malzemeler oldu.

“Ülke bölünecek!”,

“Şeriat gelecek!”

Söylemleri ile devam etti.

Tabii, bunlar için de Sevr antlaşmasından, Wilson prensiplerine kadar çok sağlam alt yapı oluşturacak nedenler vardı.

Şimdi de başka bir takım korkular, endişeler ve kızgınlıklar içindeyiz.

Bu korkular aşılmadan, huzur bulamayacağız, rahat edemeyeceğiz.

 

Arzu ettiğimiz güçlü, uluslararası camiada saygın, bölgesinde lider, çoğulcu demokrasi ile yönetilen, insan haklarına saygılı, düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlanmadığı, sosyal hukuk devletine ulaşamayacağız.

Tüm bu korkuların aşılması için bir zaman dilimi, bir süreç gerekiyor.

Bizler, uluslararası yarışta ileri gitmek için bu süreçleri en aza indirmeliyiz.

Bakın bu gün 60-70 yıl geçtikten sonra, artık “Komünizm ile mücadele derneği” kalmadı, Türkiye Komünist Partisi yasal olarak var ve seçimlere dahi giriyor.

Kürt sorunu konusunda da resmi ideolojinin; “Dağların yüksek kesimlerinde, tepelerde, yaz kış erimeyen karlar vardır. Güneş açınca üzerinde buzlaşan camsı parlak bir tabakayla örtülür karın yüzü. Üstü sert altı yumuşak olur. Bu karın üstünde yürüyünce, ayağın bastığı yer içeriye çöker “kart-kurt” diye sesler çıkarır. Doğulu Türkmenlere Kürt denilmesinin nedeni buydu. Bölücülerin Kürt dedikleri, yüksek yaylalarda ve karlık bölgelerde yaşayan Türklerin, karda yürürken ayaklarından çıkan sesin adıydı aslında…” gibi saçma-sapan, akla, havsalaya sığmayan bir noktadan, nerelere geldik.

Ama 40 yıl, on binlerce insan, yüz milyarlarca dolar kaybettik.

Şeriat gelecek korkusu da, AKP’nin iktidar olması ile tavan yapmışdı, fakat aradan geçen 11 yıldan sonra “Şeriat gelecek” korkusunun da, 11 yıl önceye göre azaldığını görüyoruz.

Ancak bu korkuların bir bölümü; özellikle, “yaşam biçimi dayatması”, “otoriterleşen devlet” endişesi ve korkusu çok önemli bir bölüm yurttaşımızda halen devam ediyor.

Batı dünyası ile olan ilişkilerimizde, seviye kaybetmekte olduğumuza ilişkin haberler artan bir biçimde basında yer almakta, gözlenmekte.

 

Eğer hem insan haklarına saygılı, çoğulcu demokrasi ile yönetilen, sosyal adaleti esas alan bir hukuk devletinde, hemde uluslararası camiada saygınlığı olan, güçlü ve bölgesinde lider bir Türkiye’de yaşamak istiyorsak, önümüzde çok önemli bir fırsat var!

Korkuların artık enerjimizi, gücümüzü almaması gerekiyor.

Tüm enerjimizi ülkenin refahını, halkın mutluluğunu arttırmaya, yöneltebilmeliyiz.

Onun içinde, Türkiye’yi yöneten kadronun toplumu temsil eden bir yapıda ve dengeli olması gerekli.

R.Tayyip Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı olması, zaten mevcut olmayan dengeyi daha da kötü hale getirir!

Her birey, her kesim, her düşünce kendisini temsil eden, benzer şekilde düşünen kişileri devletin üst katların da görmek istiyor.

Şimdi olduğu gibi toplumun yarısından azı tarafından beğeni ile karşılanan tüm yetkileri elinde toplamış, otoriterleşme eğilimindeki tek adamlı bir yapıyı değil!

 

Ağustos 2014’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi, bunun için altın değerinde bir fırsattır!

Cumhurbaşkanlığı makamına; endişeli yurttaşlarımızı korkularından arındırabilecek, adeta AKP hükümetini dengeleyebilecek güven veren birinin çıkması gereklidir.

Başta Ana Muhalefet partisi olmak üzere, muhalefet partilerinin birlikte sürdüreceği bir çalışma ile dengeyi sağlayabilecek, devlet adamı niteliği tartışmasız, ortak bir aday saptanmalıdır.

Sonrasında ise, seçimi kazanma hedefi doğrultusunda tüm muhalefet var gücüyle ortak bir çalışma sergileyerek,  sonuç alınmalıdır.

Bu yolda sağlanacak başarı, Türkiye'nin uluslararası arenada en az 15-20 yıl kazanmasını sağlar.

Korkularımızı yenerek, kurtulmanın yolu, iyi bir Cumhurbaşkanı seçmektir.

 

06.05.2014