Ellerinde TÜRK BAYRAĞI ve ATATÜRK posterinden başka bir şey olmayan,
Her biri makul, aydın, bu vatana ve cumhuriyete inanan yurttaşlardan oluşan kitleye; biber gazlı, tazyikli sulu, tekme-tokatlı müdahale nedeniyle,
CHP'nin, AKP'ye teşekkür borcu var!
Neden mi?
Ne kadar "MÜTEREDDİT" CHP seçmeni varsa, onları tutkalla CHP'ye yapıştırdı da ondan...
Ne kadar "ENDİŞELİ MODERN" varsa, endişelerini haklı çıkarttı da ondan...
Ne kadar AKP demokrasi yolunda adımlar atmıştır diyen "YETMEZ AMA EVET"çi varsa onlara "ELLERİM KIRILAYDI" dedirtip, bir daha kandırılmalarını önledi de ondan...
Ne kadar AKP'nin İÇİNDE kendini "ATATÜRK"çü olarak tanımlayan (%15 dolaylarında) yurttaşımız varsa hepsinin aklını karıştırdı da ondan...
Ne kadar "AKP'nin her yaptığını makul bulan kesim" varsa; “Milli bayramların kutlama biçimi çok sıkıcı, çok resmi, çok askeri, çok tekdüze.”, “Bayramları stadyumlara hapsetmeyelim, bırakalım da halkımız istediği gibi kutlasın bayramını”dedikten sonra, halkın kendi istediği gibi kutlamasına aldığı tavır ile güvenilmezliğini bir kez daha ortaya koyarak bu kesimi bile ne diyeceğini bilemez hale getirtti de ondan...
Ne kadar "İSTİHBARAT" gerekçesi ile yaptıkları işler varsa, bugüne kadar FOS çıktı da ondan...
Bu listeyi daha çok uzatmak olanaklı!
Ama net olan bir şey varsa o da AKP'nin durup dururken hiç gereksiz yere bir sorun ve neticesinde cepheleşme yaratarak kendi ayağına kurşun sıktığıdır.
Cumhuriyet Bayramı nedeniyle Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde verilen resepsiyonda orada bulunan basın mensuplarının ifadelerinden, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın her ne kadar görüş ayrılığımız yok deseler de, Ankara'daki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına yapılan müdahale konusunda farklı düşündükleri de çok net ortaya çıkmıştır.
Aynı şekilde "Ölüm Oruçları" konusunda da farklılıkları verdikleri beyanlarla çok nettir.
Her ne kadar bugüne kadar "Atatürkçülük, Laiklik, Cumhuriyet" ekseninde yaşanan gerilimlerden hep AKP başarılı çıktı ise de, AKP’nin bu sefer kamuoyunda eski gücünde ve parti içinde eski bütünlüğünde olmadığı netlikle gözlemlenmektedir.
Parti içi bütünlüğü konusunda yerel yönetim seçimlerinin öne alınmasına ilişkin TBMM’inde yapılan oylamadaki fire orta yerde duruyor...
Kamuoyu nezdinde ki durumla alakalı olarak da bir örnek verirsem, olay;
Cumhuriyet Bayramı öncesi İstanbul'da, Sinan Erdem Spor Salonunda yaşandı.
Dünya sıralamasında 2012 yılını ilk sekiz sırada kapayan kadın tenisçilerin oynadığı İstanbul Turnuvası finalinden sonra Serena Williams, Sharapova'yı 2-0 mağlup ederek şampiyonluğunu ilan etti.
Maçın ardından düzenlenen ödül töreninde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'in korta davet edildiği esnada orada bulunan 16 bin kişinin yoğun protestosu ile karşılaşıldı. Bakan Şahin'in konuşması sırasında, naklen yayın yapan yabancı kanalın olayı aktarırken söylediği sözlerden, bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak üzüntü duydum.
Bakan Yıldırım salonu yoğun ıslıklamalar ve yuhalamalar nedeniyle konuşmadan terk etmek zorunda kaldı.
Ankara'daki kutlamalar sırasında hiç gereksiz yere yaşananlar,
Uluslararası Tenis Turnavası sonucu İstanbul'da yine gereksiz yere yaşananlar,
Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan’ın olaylara ilişkin görüş farklılıkları,
10 yıllık AKP iktidarının yorulmaya başladığının işaretleridir.
1989 yılında, Özal'ın ANAP'ının hiç beklenmedik bir şekilde başına gelenler ve SHP'nin yerel yönetimlerde hiç beklenmedik bir şekilde başarı elde etmesi önümüzdeki (büyük olasılıkla Mart 2014) yerel seçimlerinde tekrar edebilir...
CHP'nin AKP'ye teşekkür borcu yanında; CHP’nin halkımıza da DOĞRU ve İYİ KADROLAR ile önümüzde ki seçimlere hazırlanma borcu vardır.
Kaynak URL (30.10.2012 - 16:37 tarihinde yazdırıldı): http://www.ulus923.com/akpye-tesekkur-borcu-53054n.htm